Musul Sorunu-Geçmişi-Zaferi-Kaybedilişi

  • 12 Ekim 2016
  • 1.335 KEZ OKUNDU
Musul Sorunu-Geçmişi-Zaferi-Kaybedilişi

Musul Sorunu ve Musul Operasyonu Şifreleri

Musul Operasyonu, Nasıl Fethedildi, Nasıl Kaybedildi, Neden Bu Kadar Önemli, Musul Nerede, Türkiye, Amerika, İran, Irak, Suriye, İşid, Deaş, Orta Doğuyu Neler Bekliyor, İsrail’in planları ne, Lozan’da Kaybedilen Yerler

Yavuz Sultan Selim Han, Safevilerle yapılan Çaldıran Savaşı’nda elde edilen zaferden sonra, İran sınırını güvenlik altına almak maksadıyla, İdris-i Bitlisi’yi, daha önce Şah İsmail’e bağlılık bildirmiş Kürt ve Türkmen emirlerinin Osmanlı Devleti’ne tabi olmalarını sağlamak için, bölgeye göndermişti.

İdris-i Bitlisi’nin başarısı!

Nitekim İdris-i Bitlisi hazretleri buralarda çok başarılı çalışmalar yapmıştı. Osmanlı Devleti’ne tabi olan emirlere, oturdukları yerler yurtluk ve ocaklık olarak ikta edilmiş, buradaki aşiretlerin Osmanlı Devleti’ne tabi olmaları sağlanmıştı.
Kanuni Sultan Süleyman Han, Tebriz Seferinde Hemedan ve Kirmanşah yolunu takip edip Cebel-ü Hamrin, Sülükan Çayırı ve Leylan’dan geçerek 1534’te Kerkük şehrine girdi. Kerkük, Osmanlı idaresine girmeden önce de Türkmenlerin elinde bulunduğundan “Gökyurt” olarak adlandırılmış ve resmi kayıtlara böyle geçmiştir.

1312 tarihli Salname

Kanuni Sultan Süleyman Han, Kerkük’te yirmi sekiz gün kaldı. Aynı sene içinde Kanuni’nin Bağdad Seferi ve Bağdad’ın fethiyle Musul bölgesinde Osmanlı hakimiyeti kesinleştirilerek altı sancak ihtiva eden eyalet merkezi yapıldı. Bazı kaynaklarda verilen bu bilgiye karşılık 1312 tarihli Musul Salnamesinde (1679-80) yılında Musul’un eyalet olduğu ve üç sancağı ihtiva ettiği belirtilmektedir.

Osmanlıların kaybettiği son şehir olan Musul, İngiltere ile Ankara arasında uzun süren bir ihtilafın da sebebi oldu. Lozan Müzakereleri bu yüzden kesildi. Sonra iş tatlıya(!) bağlandı…

“MUSUL TÜRKMEN ŞEHRİDİR”

Bereketli Mezopotamya havzasında, tarihî taş evleriyle maziye şahidlik eden eski bir şehir Musul. Asur başşehri Ninova’nın yerine kurulmuş. Hazret-i Yunus buralı; kabri de burada. Hazret-i Ömer devrinde fethedilmiş. O zamandan itibaren Müslümanların hâkimiyetinde ve Yavuz Sultan Selim’den beri de 4 asırlık bir Osmanlı vilâyeti. Sünni ve Şiî Müslüman, Yezidî, Nasturî, Keldânî, Süryanî, Ermenî, Yahudi ve Sâbiîler yaşadığı; halkının Arab, Kürt ve biraz da Türklerden teşekkül ettiği Musul, tarihî şehirlere yakışır derecede kozmopolit. Kürt şehri Süleymaniye ve 8. asırdan beri Türkmenlerin ekseriyette olduğu Kerkük de Musul’a bağlıdır.

BERLİN İNGİLTERE İLE ANLAŞTI

Mıntıkanın esas ehemmiyeti toprağının altından geliyor. Musul ve Kerkük’te 1888 başlarından itibaren petrol çıkmaktadır. Padişahın satın aldığı bu havzada petrol arama imtiyazı, petrol sahası içinden geçen Bağdad demiryolu vesilesiyle, 1904’de Almanya’ya verildi. Bu, Bâbıâli’nin büyük devletler arasındaki denge siyasetine uygundu. Fakat İngiltere buna karşı çıktı. Bunun üzerine Berlin, 1907’de İngiltere ile anlaştı. Bu Sultan Hamid’in denge siyasetinin sonu demekti ve az sonra tahtını kaybetti.

İttihatçılar başa gelince, Musul petrol havzası da dâhil olmak üzere Sultan Hamid’in mallarına el koydular. Musul petrol imtiyazı 1914’de İngiliz-Hollanda-Alman ortaklığındaki Turkish Petroleum Company’ye devredildi. Avrupalı bankacı Rotschildlere çalışan ve “Yüzde Beş Efendi” diye tanınan Kalust Gülbenkyan’ın aracı ve hissedarı olduğu bu şirketin sadece adı Türk idi.

“OSMANLI ORDULARININ EN SON TERK ETTİĞİ ŞEHİRDİR”

Musul, I. Cihan Harbi’nde Osmanlı ordularının en son terk ettiği şehirdir. İngilizler 3 Kasım 1918’de şehre girdi. Türk tarafı, Mondros Mütarekesi sırasında (30 Ekim) şehirde hâlâ Türk askerinin bulunduğunu, binaenaleyh Musul’un Misak-ı Millî’ye, yani sulh anlaşmasında vazgeçilemeyecek vatan topraklarına dâhil olduğu tezini müdafaa etmiştir.

SULTAN ABDÜLHAMİD’E AİT TOPRAKLARI İNGİLTERE SAHİPLENDİ

1920’de Fransa ve 1928’de Amerika’ya petrol şirketinden sus payı veren İngiltere, vaktiyle Sultan Hamid’e ait olan toprakları sahiplendi. İttihatçılar Sultan Hamid’in mallarına el koymasaydı, Irak işgal edildikten sonra bile şahıs mülkü olduğu için mıntıka hânedanın elinde kalacaktı. Sultan Vahîdeddin tahta çıkınca, bu malları iade ettiyse de, Irak artık kaybedilmişti ve Ankara da zaten bu fermanı kabul etmeyecekti.

Osmanlı topraklarıyla irtibatı kesilen Musul, eski ticarî ehemmiyetini kaybetti. Ama petrol sayesinde hayatını sürdürdü. Bu arada 25 sene İngiliz himayesinde kalması kararlaştırılan Irak’ta, Şerif Faysal’ın hükümdarlığında bir devlet kurulmuş; Musul buraya bağlanmıştı.

BRÜKSEL’DE ÇİZİLEN SINIR

Musul, Lozan’da ciddi bir mesele oldu. Hatta müzâkereler bu yüzden kesildi. Ankara, petrol sebebiyle buradan vazgeçmek istemiyordu. Reisicumhur, “Musul bizim için ehemmiyetlidir. Zira servet değerinde petrol yatakları vardır” diyordu. Bu arada birleşik Türk-Kürt kuvvetleri mıntıkayı işgal etti. Süleymaniye ve Kerkük düştü; ancak tam Musul düşecekken, Ankara askerleri çekti. Bunun üzerine Ankara’ya itimadını kaybeden Kürtler, ikiye ayrıldı.

Nihayet Lozan’da, Ankara ve Londra’nın 9 ay içinde aralarında anlaşarak meseleyi çözmesi; olmazsaMilletler Cemiyeti’ne havalesi kararlaştırıldı. İngiltere zaman kazanmıştı. 19 Mayıs 1924’de İstanbul’da müzakereler başladı ise de bir şey çıkmadı. İş, MC’ne götürüldü. 20 Eylül 1924’de Cenevre’de başlayan müzâkerelerde, Türk delegesi Fethi Okyar plebisit (halk oylaması) teklif etti. Halkın geriliğini ileri süren İngiltere reddetti.

IRAK’IN BİR PARÇASI OLMASINA

Bu arada Türk ve İngiliz kuvvetleri arasında çatışmalar tekrar başladı. İngiltere, Ankara’ya ültimatomvererek mıntıkayı 48 saat içinde boşaltmasını istedi. Bunun üzerine Ankara, MC’nden geçici bir sınır talebinde bulundu; 29 Ekim’de Brüksel’deki toplantıda eski Musul vilâyeti nazara alınarak sınır çizildi. Dağlık mıntıkadan geçen gerçekçilikten uzak “Brüksel Hattı”, sonradan başa çok işler açacaktır.

Bu arada MC komisyonu Eylül 1925’te bir rapor hazırlayarak Musul halkının müstakil olmak istediğini; ancak Musul’un İngiliz mandası altındaki Irak’ın parçası olmasının daha münasip düşeceğini bildirdi.

Türk tarafı müzâkereleri boykot etse de, İngiltere’nin kontrolündeki MC bu raporu 16 Aralık 1925’te tasdik etti.

İNÖNÜ MUSUL’DAN VAZGEÇTİ

Ankara birden politika değiştirip raporu kabullendi ve İngiltere ile müzakerelere girişti. Hatta zamanın reisicumhuru Konya’da gazetecilere, “Millet harbden usanmıştır; Musul için harb mi edelim?” derken, başvekil İnönü, “Barış için gerekirse Musul’dan vazgeçeceğiz. Ancak tazminatsız vermeyiz. Bu para, bizim projelerimiz için Musul’dan daha kıymetlidir” şeklinde Türk tarafının elini zayıflatan bir beyanat bile verdi.

5 Haziran 1926 tarihli Hudud ve Münâsebât-ı Hasene-i Hemcivârî (Sınırlar ve İyi Komşuluk Münasebetleri)Ankara Antlaşması ile bugünki Irak sınırı çizildi. Musul, Kerkük ve Süleymaniye, 25 yıl boyunca petrolden %10 ödenmesi mukabilinde İngiltere’ye terk edildi. Ankara isterse bu hissenin yıllık 500 bin sterline çevrilerek ödenmesini isteyebilecekti.

İNGİLİZ OYUNU

Londra’nın ebediyen %10 veya 25 sene müddetle %25’e razı olduğu; daha ağızlarını açmadan Türk tarafı 25 yıl için %10 teklifinde bulununca, İngiliz diplomatların hayret ve sevinçten dudaklarını ısırdıkları anlatılır. Bölük pörçük ödenen bu paranın kalanından 1958’den sonra ümit kesilmiştir. Antlaşma, Türkiye’ye bir garantörlük tanımadığı gibi, taraflar, bu sınırın bozulmamasını da taahhüt eder.

Musul hezimetinden dolayı meclis ve amme efkârındaki reaksiyonu teskin için de, Şeyh Said İsyanı bahane gösterilmiştir.

MUSUL OPERASYONU VE TÜRKİYE

Maalesef tarihsel perspektiften baktığımızda Türkiye ne zaman Musul’u öncelemiştir, iç karışıklık ile karşılaşmıştır. 100 yıl önce, ‘Musul halkı kimi istiyorsa razıyız’ denilmesine rağmen, plebisit kararı alınmasına rağmen, bunu bile riskli gören emperyalist güçler, Anadolu’da Sevr dayatması bir Kürt devleti kurulması isyanını alevlendirmiştir. Türkiye’nin içe kapanmasına yol açmışlardır. (O gün bu ülkenin kurucularının kendi Kürtleriyle, Alevileriyle, Araplarıyla Dersimlileriyle, Zazalarıyla ve farklı dini ve etnik yapılarıyla düşman boyutunda ilgilenmesi ve tek tipçi yaklaşımı da sorunları çözmemiş bugüne ötelemiştir.)

Bugün benzer bir problem başımıza sarmak istemiyorsak, Irak ve Suriye’de hesap yapanlar arasında müttefiklerinizi seçmek ve yerinizi belirlemek zorundasınız. Bölge halklarının özgürleşmesi, modern çağa uyum sağlayacak yapılar kurması, demokrasi ve insan hakları konusunda olgunlaşmasını desteklemeliyiz. Milliyetçi yaklaşımlar yerine bu tercihi yaptığımızda bölgenin cazibe merkezinin Türkiye olacağına hiç kuşku duymuyorum.

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 2 YORUM
  1. PageRank dedi ki:

    Bence herkes okumalı ve Musul’un nasıl elden çıktığını bilmeli.

  2. TürkiyeGoogle dedi ki:

    Sen ver elinle Musul’u sonra ağlan dur.

BİR YORUM YAZ