Çanakkale Zaferi 18 Mart 1918

  • 02 Kasım 2016
  • 1.899 KEZ OKUNDU
Çanakkale Zaferi 18 Mart 1918

Çanakkale Zaferi üzerine makale, konuşma metni

18 Mart Çanakkale Zaferi, 1. Dünya Savaşı, 18.03.1915 , Mustafa Kemal Atatürk,  Çanakkale Zaferi, Çanakkale Cephesinin Sonuçları, 1.dünya savaşına etkisi

Dinî bayramlarımızdan olan Kurban Bayramı’nın arefe ve bayram günleri, İslâm dünyasının en seçkin günleridir. Çünkü arefe günü dünyanın her tarafından gelen hacı adayları; Mekke’deki Arafat alanında toplanarak, Allah’a yönelmekte ve O’ndan af ve bağış dilemektedirler. Oradaki bu manzara, İslâm’ın birlik ve kardeşliğe verdiği önemin bir simgesidir.

O devirlerde Türk basınında “Harbi Umumî” denen “Birinci Dünya Savaşı” o ana kadar cihan tarihinin benzerini görmediği genişlikte bir savaş olmuştur. Savaşın sebepleri pek girift ve eskiye dayanmaktadır. Fakat sebepleri ne olursa olsun, hiç bir devlet bu çapta bir savaşın yıllarca süreceğine ihtimal bile vermedikleri gibi bir kaç ayda biteceğini hesaplayan askerî ve siyasî mütehassıslar da az değildi.
Neredeyse sonuna gelinmiş olan I. Dünya Savaşı’na Türkiye’nin dahil edilmesi, İngiliz Başbakanı Loyal Geoge’un dediği gibi savaşın başlı başına iki yıl daha uzamasına sebep olmuştur.(1)

Neden Çanakkale

O gün için Osmanlı’nın yönetimini elinde bulunduran İttihat ve Terakkicilerin yanlış tutum ve direnişlerinin sonunda Osmanlı’yı savaşa sokmuş olmaları bir anda bir çok cephede birden çarpışma gibi bir talihsizliği de beraberinde getirmiştir. Türk Orduları dört yıl boyunca dünyanın birbirlerine hiç benzemeyen ülkeleriyle başta Çanakkale olmak üzere; Kafkasya’da, Galiçya’da (Polonya), Makedonya Dobruca’da, Yemen’de, Hicaz’da Halep’te, Libya’da, Sina ve Filistin’de çarpışmak zorunda kalmıştır. Bu sayede yüzbinlerce en iyi yetişmiş, doğu batı kültürlerini kendisinde birleştirmiş, bir genç nesil yok oldu. Bilhassa Çanakkale, bir yedeksubay savaşı halinde onbinlerce Türk aydınını yok etti.

Türkiye bu gerçek aydınların kaybından çok ağır bir darbe yemiş oldu.
Türkler bu savaşa katılmakla 2500 yıllık tarihlerinin en büyük felekatine maruz kaldılar. Bu savaş sonunda , Türkiye’nin hiçbir zaman istila yüzü görmemiş en değerli toprakları, Anadolu’nun içlerine kadar tahrip edildi. Esasen kötü olan Türk ekonomisi, savaştan tam bir yıkım halinde çıktı. Asrın başlarında 50-100 bin nüfusa sahip olan Anadolu şehirlerinde nüfus, yarısının çok aşağılarına düştü. Nitekim 1927’de yapılan sayımda ancak 13.648.000’i gösteriyordu.(2)

Çanakkale Zaferi ve Sonuçları

Çanakkale de öyle sırtlar öyle tabyalar vardır ki, oralarda bir metrekarelik bir vatan parçası, onlarca belki de yüzlerce Mehmetçiğimizin kanlarıyla sulanmıştır. 1981 yılında kaleme aldığı (Doğumunun 100. Yılında Atatürk’ün Silah Arkadaşları Yaşayan Çanakkaleli Muharibler) kitabında Ezine-Geyikli Bucağından Halil Helvacı anlatıyor: “1892 doğumluyum. Çanakkale savaşlarında 3 sene bulundum. 27. Alaydanım. Üç sene Seddülbahir ve Arıburnu’nda çarpıştım. Bir keresinde üç gün süngü harbi yaptık düşmanla. Üç günün sonunda 7 kişi kalmışız. Sonra bize 10’ar er verdiler. Çavuş olduk.”(3)

Bu dehşetli manzarayı dizelerinde dile getiren Milli Şair Mehmet Akif, şöyle diyor:
“Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkaz-ı beşer.
Kafa, göz gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara, vadilere sağnak sağnak.(5)

Oysa, Osmanlı’nın I. Dünya Savaşında tarafsız kalması, Türkiye’ye sonsuz nimetler temin edecekti. Dünyanın savaştan bitkin çıktığı 1918’de Türkiye, zinde ve hiç yıpranmamış olarak, yakın doğu ve Balkanların münakaşasız şekilde en güçlü devleti olacaktı. Akıl almaz insan ve mal tahribatı da bahis konusu olmayacaktı.(5)

Tabi ki bu tahribat yalnız Türkler için değil bütün dünya milletlerinin maddi ve manevi bakımdan bir yıkım olmuştur. Bu hususta 1990’da “Gelibolu” (The Gaalipoli) isimli kitabında, İngilizlerin 1915 yılında Çanakkale’de Osmanlı Ordusu karşısında aldığı yenilgiyle gerçek kimliklerini gördüğünü belirtiyor, Çanakkale yenilgisinden sonra bütün dünyayı İngiltere’de üzerine çökmüş gibi hissettiklerini kaydeder.

Yazar Michal Hickey: “İngiltere olarak 1914 yılında dünyanın zirvesinde olduğumuzu zannediyorduk. Çanakkale savaşlarında Osmanlılar burnumuzu yere sürttü.”(6) diye İngilizlerin yenilgisini böyle itiraf ediyor.
Çanakkale gerçeğini dile getiren bir başka yazar Richard Aldington ise “Ruslar’ın hatta Fransızlar’ın mühim yardımları ile İngiliz hükümeti yalnız Türkler’e karşı bir milyondan fazla asker sevketmiş ve bu kadar hasta olduğu söylenen Türkiye’yi yenebilmek için yıllarca uğraşmış ve 750 milyon Sterlin harcamıştır”(7) Ama Allah’ın yardımlarıyla muvaffak olamadıkları gibi, Çanakkale boğazı kendilerine kan gölü olmuştur.

Birinci Dünya Harbinde Türk Orduları, açlık, ulaşım imkansızlığı, bir anda birden fazla cephede üstelik kendinden çok daha modern cihazlarla donanmış illetlerin orduları karşısında; her ne kadar diğer cephelerde yenilgiye uğramışlarsa da, bu yenilgilerin âdeta öcünü alırcasına Çanakkale’de harikalar göstererek, imkansızın nasıl mümkün hale geldiğine, tarihen sabit bu hasletlerini bir defa daha dünya tarihine yazdırmıştır.

Çanakkale Zaferi ile İlgili İlginç Hikayeler

19. Tümen Komutanı Yrb. Mustafa Kemal Türk askerinin cehpedeki inanılmaz, harikulâde halini şöyle anlatıyor: “Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre… Yani ölüm muhakkak… Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamamacasına dövüşüyor. İkincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir sogukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar kendisinin öleceğini de biliyor. En ufak bir duraksama bile göstermiyor, sarsılma yok… Okuma bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim, Cennet’e gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar”(8)

İnsan kendisine sormadan edemiyor: Acaba neydi Mehmetçiğimizi zafere koşturan? “Çanakkale Geçilmez” dedirten ve bizden olan çok daha fazla modern cihazlarla techiz edilmiş olan düşman ordularını mağlup eden güç..?
Çanakkale’de ordularımızı muzaffer kılan güç, hiç şüphesizki iman gücüdür. Mehmetçiğin “Ölürsem şehid-kalırsan gazi” inancı olmasaydı veya ordularımız vatan kutsiyetine inanmasalardı, “Ezanın susması, bayrağın inmesi bir mana ifade etmeseydi, netice zafer olabilir miydi?(9)

Son bir Çanakkale gerçeği ile satırlarıma son veriyorum.
Ruşen Eşref Ünaydın, Çanakkale’nin adsız kahramanlarından biri olan Sandıklı Kazasının kusura karyesinden Hüseyin oğlu Mustafa Onbaşı ile yaptığı mülakattan bir pasaj: Ruşen Eşref soruyor:
Derler ki, muharebelerde bizim askerin (veya düşman askerlerinin) gözüne yeşil sarıklı askerler görünürmüş (*) Sizde gördünüz mü?onlardan? Mustafa Onbaşı gayef safiyane:
-Hayır efendim! Biz görmedik. Yalnız kuşlar vardı yeşil yeşil. Ateşin arasında gezerlerdi. Sonra zeytin ağaçlarına konarlardı. Başka bir şey görmedik. İşte o zeytin ağaçlarını kurşun, gülle kırmış, yıkmış, dalını budağını karıştırmıştır. O yeşil kuşlar oraya konarlardı. kurşun-murşun, Allah tarafından onlara dokunmuyordu”(10) diyor.
Ne dersiniz, acaba Allah’ın evi “Kabe” yi yıkmaya gelen Ebrehe’nin ordusunu çer-çöp halinde darmadağınık eden “Ebabil Kuşları”‘ ile İslâm’ın kalesi olan Anadolu’yu, özellikle de o gün için hilafetin merkezi olan İstanbul’u işgal için gelen haçlı ordularını geri püskürtme de bu “yeşil kuşlar”ın bir ilgisi var mı?

Gök mavi başak sarışın
Adı ne güzel barışın
Fakat senin on savaşa değer
Ey Yurt! Bir karışın.
A. Nihat Asya

1- Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, Ötüken Yayınevi, 1983. c. 7, s. 284.
2- a.g.e., s. 294.
3- İbrahim Refik, Çanakkale’nin Ruh Portresi-1998-s. 55.
4- M. Akif Ersoy, Safahat, Erhan Yayınevi,1999, s. 475.
5- Y. Öztuna, a.g.e. s: 288.
6- Zafer, İlim Araştırma Dergisi, Mart 1996, Sayı 231.
7- Y. Öztuna a.g.e. s. 296.
8- Can Dündar, Gölgedekiler, İmge Yay-1995, s. 132.
9- Yavuz Bülent Bakiler, Diyanet Aylık Dergi, Mart, 1992.
10- İ. Refik, a.g.e. s. 55.
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ