Evli Kadının Bekarlık Soyadını Kullanabilmesi

Evli Kadının Bekarlık Soyadını Kullanabilmesi

Evli Kadın Bekarlık Soyadını Kullanabilir Mi ? Bekarlık Soyadı Kullanımı İçin Neler Yapılmalı ?

Bekarlık Soyadı hangi durumlarda kullanılır, evli kadınların kendi soyadını kullanması, Avrupa Mahkemeleri, Türk Mahkemeleri, emsal davalar, soyadı kanunu, geçmişten günümüze soyadı ihtilafı

Çalışmamızda, son dönemde oldukça yoğun gelişmelerin yaşandığı evli kadının soyadı konusu incelenmiştir. Bu bağlamda öncelikle evli kadının soyadına ilişkin hükmün gelişimi ele alınmış ve düzenlemenin olumsuz yanlarına dikkat çekilmiştir. Daha sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın, düzenlemeyle ilgili verdikleri kararlar ele alınmıştır.

İncelemenin son kısmında, yargı mercilerinin içtihatları ile ortaya çıkan “evli kadının münhasıran bekârlık soyadını kullanmasına izin verilmesi davası” tetkik edilmiştir. Anılan başlık altında, davaya ilişkin genel bir izahat verildikten sonra, davanın tarafları, yetkili ve görevli mahkeme, yargılama masrafları ve kararın hukuki sonucu ele alınarak çalışma sonlandırılmıştır.

GİRİŞ

2002 yılında yürürlüğe giren Türk Medenî Kanunu, kadın-erkek eşitliği meselesinde önemli mesafelerin kat edildiği bir düzenleme olmuştur. Ne var ki, eşitliğin tam olarak tesis edildiğini söyleyebilmeye olanak yoktur. Kadının evlenmekle kocasının soyadını alacağını düzenleyen MK m.187 de, eşitlik ilkesinin zedelendiği bir hüküm olarak karşımıza çıkmaktadır. Anılan hükmün emredici niteliği, evli kadının münhasıran bekârlık soyadını kullanabilmesine imkân tanımamakta; evli kadına yalnızca, bekârlık soyadını kocasının soyadının önünde kullanıp kullanmama konusunda bir seçim hakkı vermektedir.

Eşitlik ilkesini zedeleyen bu hüküm, birçok AİHM, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararına konu olmuştur. Hükmün yargı mercilerini bu denli meşgul etmesi, öğretiyi de etkilemiş ve meselenin gerek kamu hukuku gerekse de özel hukuk boyutu etraflıca incelenmiştir. Ancak evli kadının münhasıran bekârlık soyadını kullanabilmesi için açması gereken dava henüz tetkik edilmiş değildir. İşte bu çalışma, söz konusu davayı Yargıtay kararları ışığında tanıtmayı amaçlamaktadır. Münhasıran bekârlık soyadının kullanılabilmesi için açılması gereken davayla ilgili açıklamaların havada kalmaması amacıyla, önce mevcut hukuki düzenleme ele alınacak, ardından MK m.187’nin konu edildiği yargı kararları incelenecektir.

I. Hukuki Düzenlemenin Dünü, Bugünü ve Eleştirisi

743 sayılı mülga Türk Kanunu Medenîsi, kabul edildiği zamanın ruhunu yansıtan bir düzenlemedir. Kadın-erkek eşitliği meselesi de, buna bir istisna değildir. Gerçekten, Türk Kanunu Medenîsi’nin aile hukukuna ilişkin hükümleri incelendiğinde, kadın-erkek eşitliğinin bulunmadığı görülür. Erkeğin, aile birliğinin reisi ve temsilcisi olduğunun kabul edilmesi (eMK m.152/I-154); ortak konut seçiminin erkeğe bırakılarak, aile birliğinin giderlerine de onun katlanacağının öngörülmesi (eMK m.152/II), kanun koyucunun meseleye bakış açısını yansıtması bakımından verilebilecek örneklerdendir. 743 sayılı mülga Türk Kanunu Medenîsi’nde, evli kadının soyadı meselesi de bu yaklaşıma uygun bir şekilde ele alınmış ve kadının, evlenmekle kocasının soyadını alacağı kabul edilmiştir (eMK m.153/I)1. eMK m.153/I’e getirilen yoğun eleştiriler2, Türk kanun koyucusunu evli kadının soyadı meselesinde adım atmak zorunda bırakmış ve 14.05.1997 tarihli ve 4248 sayılı Kanun3 ile hükümde değişiklik yapılmıştır4. Anılan değişiklikle evli kadın, kocasının soyadının önünde bekârlık soyadını da kullanabilme hakkına sahip olmuştur5.

Cinsiyet eşitliğini sağlama amacıyla hazırlandığı, genel gerekçesinde ifade edilen6 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda, büyük ölçüde bu amaca ulaşıldığını söylemek mümkündür7. Nitekim erkeği aile birliğinin reisi ve temsilcisi olarak kabul eden hükümlere yeni Kanun’da yer verilmemiş; bunun yerine aile birliğini eşlerin birlikte yönetecekleri ve temsil edecekleri kabul edilmiştir (MK m.186/II; 188/I). Aynı şekilde, ortak konutun birlikte seçilmesi ve birliğin giderlerine eşlerin ortak olarak katılması da hüküm altına alınmıştır (MK m.186/ I-III). Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, kadının soyadına ilişkin düzenlemede gerekli adımlar atılmamış ve 4248 sayılı Kanun ile değişik eMK m.153/I, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na 187. madde olarak aynen aktarılmıştır. Evli kadının münhasıran bekârlık soyadını kullanabilmesi komisyona bir öneri olarak sunulmuşsa da, geleneklerimizle bağdaşmayacağı gerekçesiyle bu öneri reddedilmiştir8.

Böylelikle, şu an yürürlükte olan MK m.187 hükmüne ulaşmış bulunuyoruz. Anılan hukuki düzenlemeye göre, kadın evlenmekle kocasının soyadını alır. Ancak evlendirme memuruna ya da daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla, bekârlık soyadını kocasının soyadının önünde kullanabilir. MK m.187 evli kadına bir seçimlik hak tanımaktaysa da, bu seçim hakkı, kocasının soyadının önünde bekârlık soyadını kullanıp kullanmamakla sınırlıdır. Hükmün emredici niteliği, evli kadının yalnızca bekârlık soyadını kullanabilmesine olanak tanımamaktadır. Erkeğin doğumla kazandığı soyadını ölene kadar taşımasına ve kural olarak hiçbir zaman soyadının değişmemesine rağmen, kadının medeni durumuna göre soyadının değişmesi öğretide yoğun bir biçimde eleştirilmektedir9.

Gerçekten de, MK m.187 ile boşanma halinde kadının evlenmeden önceki soyadını yeniden alacağına ilişkin MK m.173/I hükmü birlikte değerlendirildiğinde, kadının medeni durumuna göre soyadının değiştiği görülmektedir. MK m.173/II, boşandığı kocasının soyadını kullanma hakkını kadına tanımaktaysa da, kadın bunun için soyadını kullanmakta menfaati bulunduğunu ve bu kullanımın kocaya zarar vermeyeceğini ispatlamak zorunda bırakılmaktadır. Öte yandan, kadına boşandığı kocasının soyadını kullanma izni verilse dahi, koşulların değişmesi halinde koca bu iznin kaldırılmasını talep edebilmektedir (MK m.173/III).

Kadının medeni durumuna göre soyadının değişmesi, birtakım pratik sorunlara da yol açmaktadır. Örneğin bir kadın evlendiğinde ya da boşandığında, nüfus cüzdanını, sürücü belgesini, pasaportunu, banka hesaplarını, kredi kartlarını ve birçok resmi ve özel belgesini yeniden çıkarması gerekmektedir10. Bu da hem zaman hem de para kaybına neden olmaktadır. Fakat zaman ve para harcayarak da düzeltilemeyecek şeyler vardır. Örneğin boşanmış bir akademisyen kadın, salt tezini/makalesini/monografisini yayınladığı sırada evli olduğu için, çalışmasına yapılan her atıfta boşandığı kocasının soyadıyla anılmak zorunda bırakılmaktadır.

II. Yargı Mercilerinin Düzenlemeye Bakış Açısı

MK m.187’ye getirilen yoğun eleştiriler ve AİHM’de ardı ardına açılan davalar, Türk yargı mercilerinin, hükme karşı bakış açılarını da değiştirmiştir. Gerçekten, öncelikle AİHM, ardından Anayasa Mahkemesi ve buna müteakip Yargıtay HGK, evli kadının soyadına ilişkin önemli içtihatlarda bulunmuşlar ve bu içtihatlar neticesinde evli kadının soyadında de facto bir durum oluşmuştur. Konuyla ilgili açıklamalarımıza geçmeden önce şunu ifade edelim ki, bu çalışmada meseleye özel hukuk odaklı yaklaşılmaktadır. Ne var ki, Yargıtay’ın içtihat değişikliği kendiliğinden ve bir anda değil; AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararları neticesinde ve bir süreç içerisinde, deyim yerindeyse domino etkisi ile meydana gelmiştir. Bu bakımdan, Yargıtay’ın içtihat değişikliğini ele almadan önce, AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını inceleyeceğiz.

A. AİHM’nin İhlal Kararları

Evli kadının soyadı konusunda, AİHM nezdinde Türkiye aleyhine açılan ilk dava 2004 tarihlidir11. Karara konu somut olayda başvurucu, münhasıran bekârlık soyadını kullanmak için gerekli başvuruları yapmasına rağmen bu talebinin karşılıksız kaldığını ve bu durumun AİHS’nin 8 ve 14. maddelerine aykırılık teşkil ettiği iddia etmiştir. AİHM, cinsiyete dayalı farklı muameleyi zorunlu kılan hiçbir sebep bulunmadığı gerekçesiyle, AİHS’nin 8. maddesiyle bağlantılı olarak 14. maddesinin ihlal edildiği yönünde hüküm kurmuştur. AİHM, daha sonra önüne gelen Leventoğlu Abdulkadiroğlu/Türkiye12, Tuncer Güneş/Türkiye13 ve Tanbay Tüten/Türkiye14 başvurularında da, aynı gerekçelerle eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

B. Anayasa Mahkemesi’nin İhlal Kararları

Evli kadının soyadına ilişkin hüküm, ilk kez 743 sayılı mülga Türk Kanunu Medenîsi’nin yürürlükte olduğu dönem içerisinde Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelmiştir15. Somut norm denetimi yoluyla yapılan itirazda, 4248 sayılı Kanun16 ile değişik eMK m.153/I’in, Anayasa’nın 12 ve 17. maddelerine aykırı olduğu iddiasında bulunulmuştur. Anayasa Mahkemesi, kamu yararı, kamu düzeni ve sosyal gerçeklerin doğurduğu zorunlulukları gerekçe göstererek, itirazı oyçokluğuyla reddetmiştir17. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin ardından, evli kadının soyadına ilişkin hüküm bir kez daha somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelmiştir18. MK m.187’nin Anayasa’nın 2, 10, 12, 17, 41 ve 90. maddelerine aykırılığı savıyla yapılan bu itiraz da, aile adının belirlenmesinde kanun koyucunun takdir hakkının bulunduğu ve bu takdir hakkı kullanılırken kamu düzeni ve kamu yararı gözetildiği gerekçeleriyle ve oy çokluğuyla reddedilmiştir.

2010 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun açılmasıyla birlikte19, evli kadının soyadına ilişkin hüküm, bu kez de bireysel başvuru kanalı ile Anayasa Mahkemesi’nin önüne taşınmıştır20. Anayasa Mahkemesi bu kararında önceki tutumunu terk ederek, MK m.187 ile Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar vermiştir. Kararda, AİHM’nin soyadı kullanımı ile ilgili başvuruları, AİHS’nin 8. maddesiyle bağlantılı olarak ayrımcılığı yasaklayan 14. maddesine aykırı bulduğu kararlara21 da atıf yapılmış ve hükmün kişinin manevi varlığını koruma hakkını ihlal ettiği ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, 201422 ve 201523 yıllarında verdiği kararlarında da benzer bir yaklaşım izleyerek, MK m.187 ile Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiği neticesine varmış ve bu konudaki içtihadını kökleştirmiştir.

C. Yargıtay’ın İçtihat Değişikliği

Yargıtay, 2014 yılına kadar verdiği kararlarında, MK m.187’nin emredici bir hüküm olduğunu belirterek, evli kadının münhasıran bekârlık soyadını kullanmasına izin verilmesi davalarını reddetmekteydi24. Bu durum, Ankara 11. Aile Mahkemesi’nin bozma kararına direnmesi üzerine uyuşmazlığın HGK’nın önüne gelmesine kadar da devam etmiştir. Yargıtay’ı içtihat değişikliğine götüren gelişmeleri ana hatlarıyla şu şekilde ifade etmek mümkündür: Bir evli kadın, münhasıran bekârlık soyadını kullanma talebiyle dava açmış; bu talep Ankara 11. Aile Mahkemesi tarafından kabul edilmiştir25. Davalılardan nüfus müdürlüğü kararı temyiz etmiş; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, daha önceki içtihatlarında olduğu gibi, MK m.187’nin emredici niteliğine vurgu yaparak kararı bozmuştur26.

11. Aile Mahkemesi önceki kararında direnince27, uyuşmazlık HGK’nın önüne taşınmıştır. AİHM’nin ve Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru sonucunda verdiği ihlal kararlarına da atıf yapılan HGK kararında28, bekârlık soyadını kullanabilmenin AİHS’nin 8 ve Anayasa’nın 17. maddeleri kapsamında bir insan hakkı olduğu kabul edilmiş ve direnme kararı oyçokluğuyla onanmıştır. HGK’nın bu içtihat değişikliği, 2. Hukuk Dairesi tarafından da benimsemiş ve anılan daire, evli kadının münhasıran bekârlık soyadını kullanma taleplerini kabul etmeye başlamıştır29. Kararlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde, 2. Hukuk Dairesi’nin artık bu konuda yerleşmiş bir içtihadı olduğunu söylemek mümkündür. Ne var ki, bütün kararların oybirliği ile çıkmadığı, bazı kararlara muhalefet şerhi konulduğu da burada ifade edilmelidir30.

III. Evli Kadının Münhasıran Bekârlık Soyadını Kullanmasına İzin Verilmesi Davası

A. Genel Olarak

Mevcut hukuki düzenleme, her ne kadar evli kadının münhasıran bekârlık soyadını kullanmasına müsaade etmiyorsa da, yargı mercileri MK m.187 hükmünü aşarak evli kadına bu hakkı tanımış gözükmektedirler. Bilindiği üzere, Anayasa’nın 7. maddesi, yasama yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bırakmaktadır. Düzenlemenin devamında, bu yetkinin devredilemeyeceği de açık bir biçimde ifade edilmiştir. Bu açık anayasa hükümlerine ve Anayasa Mahkemesi’nin herhangi bir iptal kararı olmamasına rağmen, emredici nitelikteki MK m.187’nin içtihatlar aracılığıyla aşılması, kuvvetler ayrılığı ilkesini zedelemektedir. Kanaatimizce, evli kadına soyadı konusunda bir özgürlük tanınıyor olması da, bu duruma haklı bir gerekçe olarak gösterilemez.

Sorunun kaynağında, yukarıda incelenen Anayasa Mahkemesi kararlarının31, birer iptal kararı olmayıp; bireysel başvuru neticesinde verilen ihlal kararları olması yatmaktadır32. Bu durumun sonucu olarak, MK m.187 hâlâ yürürlükte olan bir hükümdür. MK m.187 iptal edilmemesine rağmen, yargı uygulamasıyla evli kadına münhasıran bekârlık soyadını kullanma hakkının tanınması, erkler ayrılığını zedelediği gibi, evli kadını da bu konuda dava açmak zorunda bırakmaktadır. Dolayısıyla, nüfus müdürlüğüne başvurmak suretiyle evli kadının münhasıran bekârlık soyadını kullanabilmesi şu an için mümkün değildir. Zira nüfus müdürlüğü, “kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez” diyen NHK m.35/I uyarınca hareket etmek ve bu talepleri reddetmekle yükümlüdür.

Nitekim Anayasa Mahkemesi de, nüfus müdürlüğünün talebi kabul etmemesi nedeniyle doğrudan kendi önüne gelen bir başvurunun, “başvuru yollarının tüketilmemesi” gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir33. Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, münhasıran bekârlık soyadını kullanmak isteyen evli kadının, bu konuda bir dava açması gerekmektedir. Ancak hemen ifade edelim ki, evli kadının bu davayı açabilmek için herhangi bir haklı gerekçeye ihtiyacı yoktur. Bu husus, HGK kararında da açık bir biçimde ifade edilmiştir34. Dolayısıyla, yalnızca bekârlık soyadını kullanmak isteyen evli kadın dava açmak zorundaysa da, bu konuda mahkemeye herhangi bir haklı gerekçe sunmak zorunda değildir.

B. Taraflar

1. Davacı

Münhasıran bekârlık soyadının kullanılmasına izin verilmesi davasının davacısı, bekârlık soyadı ile eşinin soyadını birlikte kullanan evli kadındır. Buna göre, davacı olabilmek için evlilik birliğinin devam ediyor olması gerekir. Evliliğin boşanma ya da ölüm ile sona erdiği durumlarda ise, artık bu dava açılamaz. Zira her iki hâlde de, bu davayı açmakta kadının hukuki yararı yoktur35. Gerçekten de, evliliğin ölüm ile sona erdiği durumlarda, kadın dilerse bekârlık soyadını kullanabilmektedir36. Boşanma halinde ise, kadın evlenmeden önceki soyadını yeniden alır (MK m.173/I). Burada iki ihtimal söz konusu olabilir. Bunlardan ilki, kadının evlenmeden önceki soyadının bekârlık soyadı olmasıdır.

Bu hâlde, kadın zaten bekârlık soyadını taşıyacağından, herhangi bir dava açılmasına da ihtiyaç kalmaz. İkinci ihtimal ise, kadının evlenmeden önceki soyadının, önceki kocasının soyadı olmasıdır. Bu ihtimalde, kadın boşanmakla eski kocasının soyadını taşımaya başlar ve bekârlık soyadını kullanabilmek için hâkimden izin alması gerekir. MK m.173/I’de özel olarak düzenlenen bu dava, evlilik birliğinin nihayete ermesinden sonrasına ilişkindir ve bu yönüyle inceleme konumuzu oluşturan davadan ayrılmaktadır. Netice itibariyle, evliliğin boşanma ile sona erdiği durumlarda da, evli kadının münhasıran bekârlık soyadını kullanmasına izin verilmesi davasına ihtiyaç bulunmamaktadır37. Kadının, MK m.173/II uyarınca boşandığı kocasının soyadını taşıdığı durumlarda, kadın artık bekârlık soyadını kullanmak istiyorsa, bunun için mahkemeden izin alması gerekir38.

Ancak boşandığı kocasının soyadını taşımakta artık herhangi bir menfaati kalmayan kadının açacağı dava, inceleme konumuzu oluşturan dava olmayıp; menfaatin ortadan kalkması nedeniyle bekârlık soyadının kullanılmasına izin verilmesi davasıdır39. Yalnızca kocasının soyadını taşıyan evli kadının bu davayı açıp açamayacağı sorusu akıllara gelebilir. Şayet bu soruya olumsuz yanıt verilirse, münhasıran bekârlık soyadını kullanabilmek için yargılama sürecine sürüklenen kadının, bir de nüfus idaresine başvurması ve MK m.187 uyarınca kocasının soyadıyla birlikte bekârlık soyadını kullanmayı talep etmesi gerekecektir. Böyle bir yaklaşımın yorgunu yokuşa sürmekten başka bir anlamı yoktur. Bu nedenle, yalnızca kocasının soyadını taşıyan evli kadına da bu davayı açma hakkı tanımak gerektiği kanaatindeyiz. Son olarak şunu ifadelim ki, soyadı değişikliği, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanımı niteliğinde olduğundan, hakkın şahsen kullanılması gerekir ve bu hakkın kullanılabilmesi için evli kadının ayırt etme gücüne sahip olması gerek ve yeter şarttır40.

Dolayısıyla sınırlı ehliyetsiz evli kadın, vasinin rızasına ihtiyaç duymaksızın münhasıran bekârlık soyadını kullanmasına izin verilmesini talep edebilir. Soyadı değişikliğinin kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olmasının bir diğer sonucu, evli kadının davayı bir vekil aracılığıyla takip etmesi halinde ortaya çıkar. Buna göre, dava bir vekil aracılığıyla yürütülecekse, davayı takip edecek vekilin bu hususta açık bir biçimde yetkilendirilmiş olması gerekir (HMK m.74)41.

2. Davalılar

Münhasıran bekârlık soyadının kullanılmasına izin verilmesi davasının davalıları, nüfus müdürlüğü ve kocadır. Husumet, talepte bulunan kadının nüfus kütüğünün bulunduğu yer nüfus müdürlüğüne değil; yerleşim yerinin bulunduğu ilçedeki nüfus müdürlüğüne yöneltilir (NHK m.36/I). Soyadının değiştirilmesi davası, kocanın hukuki durumuna da etkili olduğundan, nüfus müdürlüğünün yanı sıra kocaya da husumet yöneltilmesi gerekir42. Ancak hemen ifade edelim ki, evli kadının münhasıran bekârlık soyadını kullanabilmesi kocanın rızasına bağlı değildir; gerekli şartlar oluştuğunda ne kocanın ne de diğer davalının rızası aranır. Bu usuli gereklilik, eşleri davacı-davalı olarak karşı karşıya getiriyor gibi görünmekteyse de, kocanın davalı olarak gösterilmesi hukuki açıdan zorunlu olduğu gibi aynı zamanda faydalıdır. Gerçekten, kocanın davalı olarak gösterilmesi, kocanın MK m.27/IV uyarınca değiştirme kararına itiraz etmesini önlemesi bakımından da faydalıdır43.

C. Yetkili ve Görevli Mahkeme

Yetkili mahkeme, münhasıran bekârlık soyadını kullanma talebinde bulunan evli kadının yerleşim yeridir (NHK m.36/I). Görevli mahkeme ise, diğer soyadı değişikliği davalarından farklı olarak44 aile mahkemesidir45. Zira 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4. maddesinde, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere kaynaklanan bütün davalarda aile mahkemesinin görevli olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, münhasıran bekârlık soyadının kullanılmasına izin verilmesi davasının aile mahkemesinde görülüp karara bağlanması gerekir.

D. Yargılama Masrafları ve Vekâlet Ücreti

Nüfus müdürlüğü yasal hasım olduğundan, her türlü yargılama masrafından muaf tutulmuştur (NHK m.37/II). Yargılama masraflarını, davanın açılmasına sebebiyet vermeyen diğer davalı koca üzerinde de bırakmak mümkün değildir. Dolayısıyla, yargılama giderlerine davacı evli kadın katlanır46. Evli kadının bir vekil aracılığıyla temsil edildiği durumlarda, aynı gerekçelerle davacı vekili lehine vekâlet ücreti de takdir edilmez.

E. Kararın Hukuki Sonucu

Yargılamanın sonunda, davacı kadının evlenmekle edindiği soyadının iptaline ve münhasıran bekârlık soyadını kullanmasına karar verilir. Kararın kesinleşmesiyle birlikte, değişiklik nüfus siciline kayıt ve ilan olunur (MK m.27/ II). Bu aşamada nüfus müdürlüğünün takdir hakkı olmayıp; idare, kesinleşen hüküm uyarınca gerekli değişiklikleri yapmakla mükelleftir (NHK m.35/I). Kararın tek bir hukuki sonucu vardır, o da evli kadının münhasıran bekârlık soyadını kullanabilmesidir. Bu bakımdan, evli kadının soyadının değişmesi, onun kişisel durumunu değiştirmeyeceği gibi (MK m.27/III); kararın, çocukların soyadına da herhangi bir tesiri olmaz. Aynı şekilde, davanın kabul edilmesi, davacı kadının nüfus kütüğünün değişmesi anlamına da gelmez47. Kadın, soyadı değişmiş hâlde evlenmekle geldiği kocasının nüfus kütüğünde kalmaya devam eder.

Karar neticesinde evli kadının soyadı değişeceğinden, soyadın değiştirilmesinden zarar gören kişinin, MK m.27/IV uyarınca değiştirme kararına itiraz etme ihtimali vardır. Bu davanın, soyadın değiştirildiğinin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içerisinde açılması gerekir. Soyadın değiştirilmesine itiraz davası, soyadın değiştirilmesine karar veren mahkemede açılır48. Davacı, soyadının değiştirilmesinden zarar gören kişidir. Belirtmek gerekir ki, koca soyadının değişmesinden zarar gördüğünden bahisle bu davayı açamaz. Zira soyadının değiştirilmesi davasında kocaya da husumet yöneltildiğinden, kocanın bu davayı açması kesin hüküm engeline takılır. Hâkim, soyadı değişikliğine itiraz eden kişinin, soyadı değişikliğinden zarar görüp görmediğini MK m.4 uyarınca takdir eder ve itirazı haklı görürse, soyadı değişen evli kadın tekrar kocasının soyadını alır49.

SONUÇ

MK m.187 hükmünün mevcudiyetine rağmen, evli kadın artık yalnızca bekârlık soyadını kullanma hakkına sahip durumdadır. Ancak bu hak, kanun koyucunun bir yasama faaliyeti neticesinde değil de, yargı mercilerinin içtihatları aracılığıyla sağlanmış olduğundan, fiili durum ile pozitif hukuk arasında bir uyumsuzluk meydana gelmiştir. Bu uyumsuzluk, ne yazık ki hakkın etkin bir biçimde kullanılabilmesinin de önüne geçmektedir. Zira evli kadın ancak uzun, meşakkatli ve masraflı bir sürecin sonunda yalnızca bekârlık soyadını kullanabilmektedir. Gerçekten de, evli kadın bu hakkını kullanabilmek için dava açarak hem en az iki yıl sürecek bir yargılama serüvenine girişmekte hem de tüm yargılama masraflarına katlanmaktadır.

Yargı üzerindeki yükün azaltılması için birçok farklı sistemin denendiği ülkemizde, evli kadını yargılama sürecine sürüklemek, mahkemelerdeki iş yükünü de arttırmaktadır. İşte tüm bu sebepler, ivedilikle hükümde değişiklik yapılmasını ve böylelikle fiili durum ile pozitif hukukun uyumlaştırılmasını gerektirmektedir. Bu uyumlaştırılma sırasında, hukukumuzla benzer aşamalardan geçen İsviçre ve Alman hukuklarının konuya getirdikleri çözümler elbette yol gösterici işleve sahip olacaktır. Ancak bu düzenlemelerin birebir tercümelerini Kanun’a aktarmak yerine, özellikle çocuğun soyadı meselesiyle ilgili hassasiyetler de dikkate alınarak bir düzenleme yapılması çok daha yerinde olacaktır.

KAYNAKÇA

ABİK, Yıldız: Kadının Soyadı ve Buna Bağlı Olarak Çocuğun Soyadı, Ankara, 2005.
AKINTÜRK, Turgut: Medeni Kanun Tasarısında Kadın-Erkek Eşitliği, Hukukta Kadın Sempozyumu, Ankara, 2000.
ATASOY, Hakan: “Evli Kadının Soyadı Sorunu ‘Anayasal’ Mı? ‘Bireysel’ Mi?”, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, S. 5, 2015, s. 131 – 170.
ÇAKIRCA, Seda İrem: “Evli Kadının Soyadına İlişkin Güncel Gelişmelerin Değerlendirilmesi”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 70, S. 2, 2012, s. 145 – 164.
ERGENE, Deniz: “İnsan Hakları Hukukundaki Gelişmeler Işığında Türk Hukukunda Kadının ve Çocuğun Soyadı Meselesi ve Medenî Kanun’da Değişiklik Önerisi”, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, Yıl: 31, S. 2, 2011, s. 123 – 176.
DURAL, Mustafa / ÖĞÜZ, Tufan: Türk Özel Hukuku, Cilt II: Kişiler Hukuku, 16. Bs., İstanbul, 2015.
HATEMİ, Hüseyin / KALKAN OĞUZTÜRK, Burcu: Aile Hukuku, 4. Bs., İstanbul, 2014.
KILIÇOĞLU, Ahmet: “Medeni Kanun Açısından Kadın-Erkek Eşitliği”, Ankara Barosu Dergisi”, 1991/1, s. 9 – 17.
KILIÇOĞLU YILMAZ, Kumru: “Kadının Bitmeyen Soyadı Sorunu”, Ankara Barosu Dergisi, 2014/4, s. 581 – 592.
MOROĞLU, Nazan: Medeni Kanun’a Göre Kadının Soyadı ve Bir Öneri, www. tukd.org.tr/dosya/kadinin_soyadi.doc, (Çevrimiçi), 10 Haziran 2016, s. 1 – 20.
MOROĞLU, Nazan: “Kadının Kimlik Sorunu ‘Kadının Soyadı’”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Mart-Nisan 2012, S. 99, s. 245 – 268.
NOMER, Halûk Nami: “Avrupa Birliği’ne Üye Devletlerde ve Türkiye’de Evlenen Kadının ve Ortak Çocuğun Soyadı”, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, Yıl: 22, 2002, s. 421 – 450.
OĞUZMAN, Kemal / SELİÇİ, Özer / OKTAY-ÖZDEMİR, Saibe: Kişiler Hukuku (Gerçek ve Tüzel Kişiler), 15. Bs., İstanbul, 2015.
OKTAY, Saibe: “Medeni Kanunda Kadın”, Kadınların Gündemi, İstanbul, 1997, s. 51 – 64.
OKTAY-ÖZDEMİR, Saibe: “Aile Hukukunda Eşitliğe Aykırı Hükümler”, Prof. Dr. Zahit İmre’ye Armağan, İstanbul, 2009, s. 289 – 305.
ÖCAL APAYADIN, Bahar: “Son Yargı Karaları Işığında Kadının Soyadı Meselesi Çözüme Kavuşturulmuş Mudur?”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 6, S. 2, 2015, s. 425 – 457.
ÖDEN, Merih / ESEN, Selin: “Anayasa Mahkemesi ve Evli Kadının Soyadı”, Prof. Dr. Erdal Onar’a Armağan, Cilt-II, Ankara, 2013, s. 817 – 836.
TUMAY, Murat / ALTINEL, Gökçe: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Gunes v. Turkey Kararının Türk Anayasa Hukuku Açısından Tahlili”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 33, 2015, s. 167 – 180.
YILMAZ, Merve: “Evli Kadının Soyadı”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl:3, S. 10, Temmuz 2012, s. 129 – 151
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ